Yalan; aldatmak amacıyla bilerek ve gerçeğe aykırı olarak söylenen söz olarak tanımlanır. Başka bir ifadeyle kasıtlı olarak uydurulmuş, gerçekle ilgisi olmayan sözlerle başkasını kasıtlı olarak aldatmaktır, yalan. Bu aldatma bazen söz ile bazen jest ile ya da susma yolu ile olabilmektedir. Sosyal bir davranış olan yalanın temel amacı başkalarını aldatmaktır.

İnsanlar arasındaki ilişkiler sevgi, saygı ve güvene dayanır. Doğruluk ve doğru söylemek toplumu kaynaştırırken, yalancılık ve yalan söylemek insanları birbirine düşürür, güven duygusunu yok eder, toplum içinde karışıklıklara sebep olur, dostlukları yıkar, yerine düşmanlık tohumları eker. Kısaca yalan insanı dünyada da ahirette de felakete sürükler.

Allah Rasulüne vahiy ilk geldiğinde, korku ve heyecan içinde eşi Hz. Hatice’nin yanına koşmuş ve başına gelenleri anlatmıştı. Hz.Hatice’nin cevabı ise şöyle olmuştu: “Üzülme, Allah’a yemin ederim ki O senin gibi bir kulunu hiçbir zaman utandırmaz. Çünkü sen sözün doğrusunu söylersin, emanete riayet edersin, akrabana yakın alaka gösterirsin, komşularına nazik ve müşfik davranırsın, fakirlere yardım elini uzatırsın.”

Hz. Hatice’nin eşini teselli ettiği cümleden de anlaşılacağı üzere cahiliye toplumunda bile doğru sözlü olmak önemli bir erdemdi.

“Yalan söyleyenler, iftira edenler ancak Allah’ü Teala’nın ayetlerine inanmayanlardır. İşte onlar yalancıların ta kendileridir.” (Nahl,  105)

Yalan kötü bir davranıştır. Dinimiz İslam yalanı haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır.

‘’Doğru olun, doğruluk iyiliğe, iyilik ise cennete çıkar. Yalandan sakının, yalan fücura, fücur ise cehenneme götürür.’’(Buhari)

Hem birey açısından hem de toplum açısından bu kadar zararlı ve kötü olan bir davranış olan yalanı insanlar neden ısrarla söyler?
Genellikle eleştiri, reddedilme ve ceza gibi durumların verdiği huzursuzluktan ve gerilimden kaçmak için yalan söylenir. Başkalarının onayına ihtiyaç duyulduğunda, çıkar sağlamak için, kontrolü ele geçirmek için, dikkat çekmek için de yalan söylenebilir. Bazen de tamamen diğerini kandırmak niyeti ile söylenebilir. Kaçınma amacıyla söylenen yalanların ardında genelde özgüven eksikliği vardır. Bu anlamda günlük yaşam problemleriyle daha olgun şekilde baş edemeyen kişiler de sıklıkla yalana başvurur. Kişinin kendine karşı özsaygısının olmaması da yalan söyleme davranışını tetikler. Bir de hastalık haline gelmiş patolojik yalandan bahsedilebilir. Mitomani; yalan söyleme hastalığı bir çeşit dürtü kontrol bozukluğu olarak tanımlanır.

Toplumda sık sık duyduğumuz beyaz yalanlar vardır bir de, kötü niyet olmadan, insanlara zarar verebileceğini düşünmeden söylenen yalanlar… Oysa ne kadar masum görünse de yalanın rengi olmaz.

Yalan belli bir süre sonra tıpkı alkol ve diğer nöro kimyasal etkililiği olan maddeler gibi bağımlılık yapmaya başlar. Yalan alışkanlığı da tıpkı bu maddeler gibi  küçük kullanımlar şeklinde başlar ve sorunlar arttıkça da şiddetlenir. Bir kez yalan söylendi mi arkasından onu telafi etmek için bir daha, bir daha devam eder gider. Kişi sonunda artık kendisi de bu yalanlara inanmaya başlar. Bu durum beraberinde sosyal bir takım sorunları da getirir, kişi artık çevresi tarafından tüm davranışları ve sözleri kuşku ile takip edilen biri haline gelir. Artık ona kimseler güvenmez.
İnsanı yalan söylemeye iten nedenleri de şu şekilde sıralayabiliriz:

Baskıcı anne baba tutumları; Çocuklar sürekli kendilerini baskı halinde hissediyorsa, cezalandırılma korkusu yaşıyorsa yalan söylemeye başlayabilir.

Olumsuz rol modeller; kişinin yakın çevresinde yalan söyleyen model alabileceği ebeveyn, akraba, öğretmen ya da arkadaşlarının olması durumunda yalan söyleme alışkanlığı kazanması kaçınılmazdır.

Sosyal ortam ve toplumsal ahlaki erozyon; içinde yaşanılan sosyal ortam ve toplumun ahlaki değerlerinde yaşanan aşınma kişiyi yalan söylemenin kötü bir şey olmadığı inancına sürükleyebilir.

“Herkes yalan söylüyor ya da şu şarkıcı baksana neler söylemiş” gibi savunmalar bunun en belirgin göstergeleridir.

Aile kurallarının çok katı olması, kişilerin sürekli mükemmelliğe zorlanması  yalan söylemeye neden olabilir.

Bazen acıyı erteleme ihtiyacı da yalana neden olabilir. Kişiler çoğunlukla acıdan kaçma ya da erteleme ihtiyacı hissederler, işte yalan acı verecek bir durum karşısında erteleme sağlayan bir mekanizma olarak karşımıza çıkabilir.

Arkadaşları tarafından beğenilme, kabul görme ihtiyacı yalana neden olabilir. Özellikle ergenlik döneminde yalan söylemek gerçekle yüzleşmekten ve gerçekliğin doğurduğu sonuçların altında kalmaktan daha kolay olduğundan tercih edilebilmektedir.

Yapılan araştırmalar genellikle yalan söyleme alışkanlığının ailede kazanıldığını söylüyor. Ailelerini taklit eden çocuklar yalanı gündelik hayatın doğal bir sonucu olarak değerlendirebilir. Çocuk sürekli yalan söyleyen bir ebeveynden yalan söylemenin son derece sıradan bir iletişim yolu olduğunu öğrenebileceği gibi, hiç yalan söylemeyen fakat aşırı eleştirel ve cezalandırıcı bir ebeveyn karşısında da yalan söyleme alışkanlığı edinebilir.

Keyifle okuduğumuz masallar, romanlar; Pinokyo’nun masum yalancılığı, yalancı çobanın mağduriyeti acaba yalanı nasıl algılamamızı sağlıyor? Dizilerde izlediğimiz, özellikle başrol oyuncularının etrafında dönen yalanlar, dizi karakterleriyle özdeşim kuran izleyicilere hangi mesajları veriyor? Üstelik bu dizilere çocuklarımızda şahit olmakta ve ne yazık ki zihinlerine bu tohumlar düşmektedir. Saf zihinleri yalanlar ile bulandırılmaktadır.

Neler yapılabilir?
•   Kur’an ahlakı ile ahlaklanmak ve yeni nesillerin Kur’an ile tanışmalarını sağlamak.
•   Peygamber Efendimiz (sav)’in güzel şahsiyetini öğrenmek ve hayatımıza tatbik etmek.
•   Çocuklarımıza olumlu rol model olmak, model alabileceği kişiler noktasında seçici olabilmek.
•   Otoritenin aşırı baskı demek olmadığını anlamak ve insanlarla iletişimimizde baskıcı, aşırı otoriter tutumlardan vazgeçmek.
•   Medya kullanımında seçici olmak.
•   Sosyal ortam ve toplumun ahlaki değerlerinde yaşanan erozyonu önleyici çalışmalar planlamak ve uygulamak.
•   Patolojik yalan söz konusu ise mutlaka bir uzmandan yardım alınmalıdır.

Bir kimse Peygamber Efendimiz(sav)’e dedi ki:
“Bırakamadığım üç günaha tutuldum. Bunlar zina, yalan ve içki”.
Peygamber Efendimiz(sav) buyurdu ki:
“Yalanı benim için terk et.”
Adam peki diyerek gitti. Bir günahı işleyeceği zaman (eğer bu günahı yaparsam, Rasullah (sav) sorduğunda evet dersem suçum meydana çıkar, hayır dersem yalan söyleyerek verdiğim sözü tutmamış olurum) diye düşündü. Diğer iki günahtan da vazgeçti (Şira)

Rabbim yalandan bizleri koru. Doğru sözlü olmayı, doğrularla, sadıklarla, salihlerle beraber olmayı nasip et…

Semra CEBECİ

KAYNAKÇA
http://www.ilkadimdergisi.net/yazi/yalan-ve-insan-912.html