Dinimiz yalanı haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır. Yalan, kişinin gerçeği saklayıp bildiğinin aksini söylemesidir.

Yalan rûhî bir hastalıktır, müslümanların kendilerini bundan korumaları gerekir. Çocuklar daha küçükken doğru sözlülüğe alıştırılmalı, yalanın zararları kendilerine anlatılmalıdır. Yalan çok kötü bir huydur. Şeytan-ı Lâinin ahlâkıdır. Yalan ilk kere şeytandan vârid olmuştur. Hz. Âdem aleyhisselam ve Hz. Havva validemize karşı yalan söyleyerek yasak edilmiş olan meyveden yemelerine ve cennetten çıkarılmalarına sebep olmuştur.  Ayrıca yalan insanları birbirine düşürür, güven duygusunu yok eder, toplum içinde karışıklıklara sebep olur; dostlukları yıkar, yerine düşmanlık tohumları eker. Yalan er geç ortaya çıkacağından, yalancılar, kendilerine güvenilemeyen, saygı duyulmayan ve sevilmeyen insanlar durumuna düşerler. Kısaca yalan, insanı dünyada da ahirette de felâkete sürükler.

Müslümanın yalan söylemesi, yalan yere yemin etmesi, yalancı şahitliği yapması çok çirkindir. Kişilikli bir insanın yapabileceği bir davranış değildir. Maalesef zamanımızda, her hususta olduğu gibi bu hususta da insanımız büyük bir zaaf içerisindedir. Çok basit şeyler için yalan söylüyor, yalan yere yemin ediyorlar. Bir kısım insanlar vardır ki, her duyduğunu belki de iyice dinleyip anlamadan rastgele her yerde anlatır. Bu duyduklarını anlatırken belki de kötü bir kastı da yoktur. Fakat sözü iyi dinleyip, iyice anlamadan anlatınca, birçok yanlış anlamalara, yanlış yorumlara sebep olmaktadır. Anlatan eksik veya fazla anlatarak günaha girerken başkalarının yanlış yorumlarına sebep olduğundan da ayrıca günaha girmektedir. Belki de bir kısım fitnelere sebep olmaktadır.  Bu konunun ehemmiyetini fazla izaha hacet bırakmayacak şekilde ayet ve hadisler açıklamaktadır.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, Rasulullah (s.a.v) Hadîsi Şeriflerinde yalanı ve yalancılığı yasaklamış bunun zararlarına işaret etmiştir.

“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin. Böyle davranırsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Rasulüne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab, 70-71)

“Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir.” (Furkan, 72)

“Vay haline, her yalancı ve günahkâr kişinin ki, Allah’ın kendisine okunan ayetlerini işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki hiç onları duymamış gibi (küfründe) direnir. İşte onu acı bir azab ile müjdele!” (Câsiye, 7)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Doğruluk iyiliğe götürür. İyilik cennete iletir. Kişi doğrulukta devam eder durur. Nihayet Allah katında sâdık olarak yazılır. Yalan fücura iletir. Fücur ise ateşe götürür. Kişi yalan söylemekte devam eder. Nihayet Allah katında yalancı olarak yazılır.” (Buhari, Müslim)

Safvan İbnu Süleym (r.a.) anlatıyor:
“Ey Allah’ın Rasulü!” dedik. “Mü’min korkak olur mu?”
“Evet!” buyurdular.
“Pekiyi cimri olur mu?” dedik, yine:
“Evet!” buyurdular. Biz yine:
“Pekiyi yalancı olur mu?” diye sorduk.
Bu sefer: “Hayır! buyurdular.  (Muvatta, Kelam;19)

İbnu Mes’ud (r.a.) şöyle demiştir: “Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde “yalancılar” arasına kaydedilir.” Muvatta, Kelam 18, (2, 990)

İbnu Amr İbni’l-As (r.a.) anlatıyor: “Rasulullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Dört haslet vardır; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir: Emanet edilince hıyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, husumet edince haddi aşar.” Buharî, İman,2/ 24, (I,14)

Abdullah b. Amr (r.a.) diyor ki; Peygamberimizin evimizde bulunduğu bir günde, annem, “yavrum gel, sana bir şey vereceğim” diye beni çağırdı. Peygamberimiz anneme: “Çocuğa ne vermek istedin” diye sordu. Annem: Hurma vermek istedim, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Eğer bir şey vermeseydin sana bir yalan günah yazılırdı” buyurdu. Ebu Davud, Edeb, 45/80, (V,265)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Allah, kıyamet gününde şu üç kimsenin ne yüzüne bakar, ne de onlarla konuşur:
Yaptığı iyiliği başa kakan,
Malını yalan yeminlerle satan,
Büyüklük taslayarak elbisesi içinde salınan.” (Müslim)

“Senin doğru söylediğine inanan bir adama yalan söylemen en büyük hıyanettir.” (Ebu Davud)

“Rasulullah (s.a.v.) buyurdular ki:
“Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler! Yazık ona, yazık ona!” (Ebu Davud, Edeb,40/ 88, (V, 265))

Rüyaya yalan katmak ya da görmediği halde rüya görmüş gibi yalan uydurmak da büyük bir günahtır.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Yalanların en büyüğü, bir kimsenin görmediği bir rüyayı görmüş gibi anlatmasıdır.” (Buhari)

Ümmü Külsüm Bintu Ukbe (r.a.) anlatıyor: “Resulullah (s.a.v.)’ı işittim, diyordu ki: “İki kişinin arasını düzelten, hayır söyleyip, hayır tebliğ eden kimse yalancı değildir.” (Müslim, Birr,45/ 101, (III, 2011)

Şeyh Sâdi Şirazî  şöyle öğütte bulunur:
“Her kim sözünü tartmadan söylerse, alacağı cevaptan incinir. Sözünün bütün manâsıyla doğru olduğunu bilmedikçe ağzını açmasın. Doğru söylenip zincire vurulmak, yalan söyleyerek zincirden kurtulmaktan daha iyidir. Yalan söylemek kılıç yarasına benzer. İyileşse de izi kalır. Yusuf aleyhisselamın kardeşleri gibi ki, bir kere adları yalancı çıktığı için ikinci sözleri doğru olduğu halde babaları Yakub aleyhisselam, bu sizin uydurmanızdır, dedi.”

Yalan Söylemenin Caiz Olduğu Yerler de Vardır:
Böyle bir durumda kişi yalan söylemekle, günahkâr olmaz. Çünkü maksat yalan söylemek değil, bir kötülüğü önlemek veya bir iyilik yapmaktır:
1- Harpte yalan söylemek, düşmanın Müslümanlara zarar vermesini önlemek için, onlara yanlış bilgi vermek, yalan söyleyerek yanıltmakta bir beis yoktur. Böyle durumlarda doğru değil, bilâkis yalan söylemek gerekir. Çünkü harp hiledir.
2- Birbirine küs olan iki müslümanı barıştırmak için aracılık yapan bir kişi de o kişilerin birbirlerine karşı soğukluğunu, kızgınlığını gidermek ve barıştırmak maksadıyla yalan söyleyebilir.
3- Karı kocanın birbirlerine karşı muhabbetlerini artıracak, aile yuvasını bir huzur yuvası yapacak davranışlarda, iltifatlarda bulunmaları gereklidir. Meselâ karı-koca kendilerinde olan bazı vasıfları, gönüllerini hoş etmek, ülfet ve muhabbetlerini artırmak için mübalağalı olarak anlatabilirler. Yaptıkları işleri olduğundan fazla övebilirler. Bunda bir beis yoktur.

Mehmet ŞENTÜRK

KAYNAKÇA

http://www.ilkadimdergisi.net/yazi/yalan-ve-yalancnn-akibeti-919.html