Dört yaşındaki oğlum sıklıkla yalan söylüyordu. Eşimle birlikte bu duruma bir çözüm bulmak için uğraşıyorduk. Ona, yalan söylediğinde kızmıyor sadece uygun kelimelerle yaptığının doğru olmadığını anlatmaya çalışıyorduk. Anlamakta zorluk çektiğimiz şey de yalan söylemeyi nasıl öğrendiği idi. Henüz kreşe gitmiyor, zamanını genellikle bizimle geçiriyordu. Acaba tüm çocuklar da böyle miydi? Zaman zaman arkadaşlarıma da soruyor, onların da benzer şeyler yaşayıp yaşamadıklarını öğrenmek istiyordum. Cevaplar farklı farklıydı.

Bir akşam işten yorgun argın geldim ve kanepeye uzandım. Kendimden geçmişim. Çalan telefonun sesiyle uyandım. Arayan arkadaşımdı. Eyvah! Dedim uzun zamandır eşiyle birlikte bize gelmek istiyorlardı. Fena yakalanmıştım. Doğrusu içimden hiç kimseyi görmek gelmiyordu. Telefonun ısrarlı çalınışının ardından açtım ve: “Kusura bakma toplantıdaydım onun için geç açtım.” deyiverdim. Tabi toplantı sözünü duyunca arkadaşım acele telefonu kapattı. Tam rahat bir nefes alacaktım ki hayatımın tokadını yedim. Oyuncaklarına daldığını zannettiğim oğlum: “Baba senin bana dediğin gibi yaptığın hiç doğru değil. Sen toplantıda değilsin ki evdesin.” dediği an çocuğumuzun yalan söylemeyi nereden öğrendiğini çok acı bir biçimde anlamış oldum. Zira bu tip yalanları masum görerek sadece o a değil farklı zamanlarda da söylemekten kaçınmazdım. Anlamadığını zannettiğimiz çocuğumuz ise bu davranışıyla aslında bizi çok iyi anladığını, böylece göstermiş oldu.