Soğuk bir kış günü pencerenin önünde durmuş oğlumun servisinin gelmesini bekliyordum. Çok sürmedi servis geldi ve oğlum indi. Yukarıdan sevgi dolu gözlerle onu izliyordum. Dikkatli bir şekilde yolun karşısına geçti. Tam apartmana yönelecek derken, yolunu değiştirdi. Merakla nereye gittiğine bakıyordum. Çöp bidonunun yanına geldi ve sırt çantasını çıkardı. İçinden ne olduğunu tam göremediğim bir şey çıkararak, içindekileri çöpün içine boşalttı. Büyük bir merak içindeydim. Bana doğru yüzünü dönünce elindekinin ne olduğunu içim cız ederek anladım. Yemiş kutusuydu. Her gün alışkanlık haline getirmiştim. Özenle kırdığım cevizleri yavrucuğum yesin diye beslenme çantasına koyardım. O sabah yine çantasına fazlasıyla koymuş “Arkadaşlarınla paylaş ama mutlaka sen de ye. Sakın yemeden getirme ” diye de tembih etmiştim. Demek ki oğlum o kadar emekle hazırladığım cevizleri yemiyordu. Çünkü yukarıdan gördüklerim bana bu hareketin ilk defa olmadığı izlenimini vermişti. Çok öfkeliydim. Bacaksız nasıl da beni aptal yerine koymuştu. Birden durdum. Çocuğun bu soğuk havada bu hareketi yapmasının sebebi vardı ve bu sebep cevizleri yemediği zaman benim ona kızmamdı. Zeki çocuk fırça yememek için kendince çözüm bulmuştu. O halde onu yalan söylemeye mecbur eden biri olarak, benim kendimi sorgulamam  lazımdı. Oğlum içeri girdiğinde yepyeni kararlar almıştım. Gördüklerimden ona bahsetmedim.

        Ertesi gün yapmadığım bir şeyi yaptım ve ona ceviz vermedim. O da unuttuğumu sanarak hiç ses çıkarmadı. Sonraki gün de ceviz vermedim bir sonraki günde. Dördüncü gün “Anneciğim, bana uzun zamandır ceviz vermiyorsun, canım istedi bugün verebilir misin?”

       Bu olay bana çok iyi bir ders olmuştu. Tüm annelere, çocuklarımız bize yalan söylüyorsa önce kendimizi sorgulayıp bizim bu yanlıştaki rolümüzü iyi  tespit etmemiz gerektiğini  tavsiye  etmek istiyorum.