Mehmet, kim bilir kaçıncı defa kendini yeniden havuzun serin sularına bırakıverdi. Uzun uzun yüzdü. Bu tatil yorgunluğuna, stresine hayli iyi gelmişti. Ancak kankası yanında olmadığı için içi hayli buruktu. Çünkü Mustafa onun en iyi ilacıydı. Yanında olsa ne güzel eğlenir, dalga dümen çevirirlerdi. Köftehor bu defa onu iyi ekmişti. Birkaç kulaç daha attıktan sonra sudan çıktı. Şezlongta uzanırken zihnindeki kurt usulca kımıldadı. Doğru ya eğlenmek için Mustafa’nın burada olmasına gerek yoktu. Telefon böyle zamanlar için icat edilmişti. Az sonra telefonun öbür ucundaki Mustafa ile koyu bir sohbete dalmıştı. Gelmediği için epeyce sitem ettikten sonra ağzındaki baklayı çıkarıverdi.

-Ya biliyorsun tatile çıkarken bizim yazlığa göz kulak olsun diye amcamı çağırmıştım. Ona küçük bir oyun oynamaya ne dersin?

Salim Amca, sıcaktan bunalmış bir halde bahçedeki ceviz ağacının altında pinekleyip duruyor, bir yandan da kendi kendine söyleniyordu. İyi ki şu yeğeni de vardı. Allah ondan razı olsundu. Amcasını getirmiş, koskoca yazlığı ona teslim etmiş karısıyla çekmiş tatile gitmişti. Burası böyle sıcak ise Allah bilir şehir nasıl da yanıyordur. En azından gündüz sıcak olsa bile geceleri serindi, rahatça yatabiliyorlardı. Üstelik evin bütün ihtiyaçları en ince ayrıntısına kadar giderilmişti. Buzdolabı tıka basa doldurulmuştu. Yeğeni tatile çıkmıştı ama sanki onlar da tatildeydiler hem de beş kuruş ödemeden. Telefonun tiz sesi onu derin düşüncelerin arasından çekti çıkardı. Kulağı biraz ağır işittiğinden telefonun sesini sonuna kadar açmıştı. Arayan tanıdık bir ses değildi.

-Salim Aksu ile mi görüşüyorum?

-Evet benim.

-Beyefendi ben terörle mücadeleden arıyorum. Komiser Nevzat Özer.

Salim Amcanın terörle mücadele sözünü duyar duymaz rengi kül gibi oldu. Onun ne işi olurdu ki terörle merörle.

-Beyefendi yaptığımız çalışmalar neticesinde sizin teröristlere yardım ve yataklık ettiğinizi öğrenmiş bulunuyoruz. En kısa zamanda ziyaretinize geleceğiz. Bulunduğunuz yerden bir yere ayrılmayın. Ekip, birazdan orada olacak.

Birden kulaklarının uğuldadığını, ellerinin, dizlerinin titrediğini hissetti. Sanki içi boşalmıştı.

-Ne teröristi Komiser Bey, benim onlarla bir işim olmaz. diyecekti ki telefon yüzüne kapanmıştı. Ne yapacağını şaşırmıştı. Zaten kalp, tansiyon, şeker ne arasan vardı. Şimdi hepsi birden hücuma geçecekti. Allah’ım ne yapsaydı? Beş dakika önce keyfi gıcırken bir anda her şey nasıl da zehir olmuştu. Kafası böyle karışmışken, aklına yeğeni geldi. Onun yüzünden başı derde girmişti. O zaman vallahi tatil matil dinlemeyecek arayacaktı. Neyse ki yeğeni hemen telefona cevap verdi. Olanları hızlıca anlattı.

-Oğlum ben ne yapacağım şimdi. Çabuk bana bir çare bul. Kalbim duracak. Şimdi gelirlerse ben ne diyeceğim? Adam beni hiç dinlemedi bile.

Mehmet Bey, dudaklarından fırlamak için can atan kahkahalarını, kendine çimdik üstüne çimdik atarak zapt edip:

-Amca dur hele biraz. Korkma bizim de arkadaşlarımız, çevremiz var, bir çaresini buluruz. Telefonu zar zor kapattıktan sonra Mustafa’yı aradı.

-Oğlum, amcamı fena korkutmuşsun. Adamın kalbi duracak. Bir daha ara, bir şeyler söyle de sakinleşsin.

Böyle işlerin piri olan Mustafa, diğer telefona uzandı. Çaktırmamak lazımdı. Yaşlı bile olsa bazen yaşlılar çok uyanık olabiliyorlardı. Aynı numaradan arandığını anlayabilirdi. Tedbirli olmakta fayda vardı. Sesini biraz incelterek

-Salim Amca hayırdır? Ben Mehmet’in arkadaşı Mustafa. Şimdi Mehmet aradı. Canını sıkmışlar. Sen bize arkadaşımızın emanetisin. Senin üzülmene dayanamayız. Anlat bakalım, ne oldu?

Salim Amca bir çırpıda olanları anlattı. Mustafa, onu yatıştırıcı bir şeyler söylemeye çalıştı. Alttan alıp yüreğine su serpti ama olacak gibi değildi. Sonunda telefonu kapattı. Salim Amca yine telefona sarıldı. Tabi yine yeğenini aradı.

-Oğlum şimdi gelecekler. Ya beni alıp götürürlerse, bu yaştan sonra hapislerde mi çürüyeceğim. Suç bende zaten benim ne işim var senin yazlığında. Çabuk bu işe bir çare bul, tansiyonum fırladı.

Anlaşılan doz biraz fazla kaçmıştı. Mehmet telefonu kapatır kapatmaz yeniden Mustafa’yı aradı.

-Kanka olacak gibi değil. Amcam çok korkmuş, vallahi yüreğine inecek. Hemen bir şeyler yap.

Mustafa az sonra yeniden Salim Amca ile konuşuyordu.

-Ben Komiser Nevzat ya çok özür dilerim. Bizim aradığımız kişi Salim Paksu imiş. Sizinki de Aksu olunca bir yanlışlık olmuş, karıştırmış arkadaşlar. Rahat olun, sizinle bir problemimiz yok. Tekrar özür dileriz.

Yaşlı adam sonunda rahat bir nefes aldı. Özürü kabul etti ve telefonu kapattı. Mustafa birkaç dakika bekledi ve yeniden Salim Amcayı aradı.

-Amca vallahi rahat edemedim. Şimdi yola çıkıp yanına geliyorum. Halin bana çok dokundu. der, demez Salim Amca:

-Üzülecek bir şey yok oğlum, az önce Komiser bir daha aradı utanmazın ağzının payını verdim. Sıkıysa bir daha arasın.

Kahkahalar Mustafa’nın dudaklarında kaldı. Rengi kaçtı.

-Öyle deme amca ya ne de olsa polis o da görevini yapıyor, der gibi bir şeyler gevelemeye çalıştı. Salim Amca bir daha patladı.

-Adam gibi görevini yapsın. Benim adım Salim. Öyle kuru gürültüye papuç bırakmam. Şerefsiz herif, haddini bilsin. Fırçayı yeyince nasıl da tırstı, bir görecektin.