O ay Seda hanımdaydı gün sırası. Ekip tam tekmil oradaydık. Sıcacık çayın eşliğinde çeşit çeşit salatalar, zeytinyağlılar, börekler yenilmiş sıra tatlılara gelmişti. Hanımların keyfi yerindeydi. Tam Neşe Hanımın anlattığı fıkra bitmişti ve kahkahalar yola dizilmişti ki oynak bir oyun havası atmosferi bozdu. Lütfiye Hanımın telefonuydu çalan. Son model telefonunu göstere göstere çantasından çıkardı ve açtı. “Alo” dediği an karşıdakinin çıngır çıngır sesi net bir şekilde herkes tarafından duyuldu. “Neredesin ayol?”  Lütfiye Hanım hiç tereddüt etmeden “Evdeyim.” dediği an bütün başlar ona döndü. Çünkü onun evinde değil, Seda’nın evindeydik. Karşıdakinin sesine bu defa garip bir şey nüfuz etmişti. “Nasıl evdesin? Ben şimdi sizin evdeyim. Sana bir şey sormak için gelmiştim. Çocuklar kapıyı açtı.”

Gün dağılırken başkalarını bilemem ama zihnimde tek bir soru vardı. “Bundan böyle ona güvenebilecek miydim?”

“İLK YALANINI SÖYLEYENE KADAR HERKESE GÜVENEBİLİRSİN.”